Spor bilimleri ile ilgilenen kişiler ” Kayan flamentler teorisi ” kavramını mutlaka işitmişlerdir. Ama kulağa çok karmaşık gelen bu teoriyi çoğumuz irdelemekten imtina ederiz. Oysaki spor bilimleri alanında faaliyet gösteren herkesin bu teori hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü bu teori bize, iskelet kaslarımızın nasıl kasıldığını açıklar.
Bu makalemizde mümkün olduğunca sade ve anlaşılır bir şekilde kayan flamentler teorisini açıklamaya çalışacağız.
İskelet Kaslarımızın Yapısı
Bu teoriyi anlayabilmek için öncelikle iskelet kaslarımızın yapısını biliyor olmak gerekir.
Yukarıdaki görselde de görüldüğü üzere iskelet kaslarımız en dışta epimisyum adı verilen bir zar ile çevrilidir. Epimisyumun altında her biri kas liflerini içeren kas fasikülleri yer alır. Bu fasiküller ise perimisyum adı verilen bir zarla çevrilidir. Fasiküllerin içerisinde fibril adı da verilen, kas lifleri yer alır ve her fibril endomisyum adı verilen zar ile çevrelenir. Her bir kas fibrili ise, miyofibril adı verilen, ipliksi görünüme sahip protein yapıdaki aktin ve miyozin flamentlerinden oluşmaktadır.
Kuvvet antrenmanları ile kas fibrillerinin enine kesiti artırılabilmekte ve hipertrofi artışı ile birlikte kuvvetin gelişmesi sağlanabilmektedir. Kas fibrillerinin enine kesitinin büyümesi ise, içerisindeki miyoflamentlerin sayıca artış göstermesinden kaynaklanır.
Kalın yapıdaki miyozin flamentleri ile ince yapıdaki aktin flamentleri kasılabilir yapıda olup; iskelet kaslarımızın çalışmasında büyük öneme sahiptirler. Kayan flamentler teorisi dediğimiz şey ise, esasında bu miyofibrillerimizin hareketlerini açıklamaktadır.
İskelet kaslarımızda fibriller dengeli bir dağılım gösterdiği için, yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi kaslarda bantlaşma oluşmaktadır. Bu bantlı yapıdaki, Z çizgileri adı verilen aralıkta kalan alanlar, kas birimlerini oluşturmakta ve bu birimlere sarkomer adı verilmektedir. Görselde kalın yapıda olan çizgiler miyozin flamentlerini, miyozinlerin arasında kalan ince çizgiler ise aktin flamentlerini temsil etmektedir.
Kayan Flamentler Teorisi
Kaslarımızın kasılabilmesi için sinir sistemi tarafından uyarılması gerekir. Nöron adı verilen sinir hücreleri tarafından gelen uyaranlar kas hücresine ulaştığında kas içerisinde birtakım biyokimyasal olaylar meydana gelmekte ve aktin flamentler ile miyozin flamentler birbirleri üzerinde kayma hareketi yapmaktadır. Bu kayma hareketi, miyozinlerin üstünde bulunan çapraz köprü adı verilen çıkıntılar sayesinde gerçekleşmektedir.
Bu kayma hareketi sonucunda kasılma meydana gelmekte, kuvvet üretimi gerçekleşmekte ve kasın boyu kısalmaktadır. Uyartı sona erdiğinde ise aktin ve miyozin flamentler birbirinden ayrılmakta ve kasılma sona ermekte, kasın boyu hareketsiz durumundaki uzunluğuna dönmektedir.
Aşağıdaki şekli dikkatle inceleyiniz:
Şekilde mor renkli çizgiler miyozinleri, yeşil renkli çizgiler aktinleri temsil etmektedir. Başlangıç pozisyonunda birbirinden ayrı bulunan aktinler, sinir sisteminden gelen uyartı sonucu çapraz köprüler aracılığıyla birbirlerine doğru kaymakta ve kasılmayı meydana getirmektedir.
Maksimum Kuvvet Üretimi
Kaslarımızın kasılma prensibini öğrendik. Bu prensipten yola çıkarak, maksimum kuvvet nasıl oluşur buna bir göz atalım.
Kasılma eğer 110-120 derecelik bir eklem açısında gerçekleştirilirse, en yüksek kuvvet üretimi oluşmaktadır. Kasın uzunluğu, kasın hareketsiz uzunluğundan daha kısa ya da daha uzun olduğu durumlarda ise kuvvet üretimi azalış göstermektedir.
Kasın uzunluğu, hareketsiz durumundaki uzunluğundan daha kısaysa -bir başka deyişle hali hazırda kasılmış durumdaysa- aktin ve miyozin flamentlerinin büyük ölçüde birbiri üzerine geçmiş olmasından ötürü, daha fazla kayma hareketi için gerekli çapraz köprü sayısı azalmış olacaktır. Bu da maksimum kuvvet oluşumunu engelleyecektir.
Kasın uzunluğu, hareketsiz durumundaki uzunluğundan daha uzunsa, bu sefer aktin flamentleri ile miyozinlerin üzerindeki çapraz köprüler arasındaki mesafe çok uzun olacaktır ve birleşmeleri güçleşecektir. Bu durumda da maksimum kuvvet oluşumu engellenmiş olacaktır.
İlk yorum yapan olun