Boş zaman; yakın zamana kadar tembellik olarak görülmüş olmasına rağmen stres düzeyini azalttığı ve iş verimini artırdığı saptanmaya başladıkça önemsenir hale gelmeye başlamış ve günümüzde evrensel insan hakkı haline gelmiş, boş zaman hakkı kavramı doğmuştur. Boş zaman hakkı, günümüzde çeşitli hukuki düzenlemelerle güvence altına alınmıştır.
İlgili Gönderi: Boş Zaman Nedir?
Eski çağlarda boş zaman, yalnızca soylulara has bir hak olarak görülmüş ve halkın böyle bir hak iddiasında bulunamayacağı bu toplumlarda açıkça belirtilmiştir. Halkın çalışma saatlerinin çok uzun olması, pazar tatillerinin spor yapılarak değerlendirilmesinin kilise tarafından yasaklanması gibi uygulamalar buna açık birer örnektir.
İlgili Gönderi: Boş Zamanın Tarihsel Gelişimi
Boş Zaman Hakkının Tarihsel Gelişimi
Fransız uyruklu düşünür Paul Lafaurge 1883 yılında ”Tembellik Hakkı” adlı eserinde boş zaman hakkının, insan haklarından binlerce kez daha kutsal olduğunu savunmuş ve boş zamanlarda insanların özgürce dinlenme ve eğlenme hakkının olması gerektiğini belirtmiştir. Lafargue’ya göre emekçiler günde 14-16 saat, çok güç koşullarda çalışmak suretiyle tüm insani, moral ve sanatsal yaratıcılıklarını yitirmektedir. Bu durum emekçilerin varoluşsal bilinçlerinin aşınmasına ve yönetici seçkinlerin onlar üzerindeki denetim ve eşgüdüm erkinin kurumlaşmasına yol açmaktadır. Lafargue’nun temel amacı bireyin fiziksel ve zihinsel potansiyelini başkası için tüketmesi yerine kendine özgü yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri faaliyetler içine girmek suretiyle bilinçleri üzerinde denetimi ortadan kaldırmak ve bireyin kendisini ikamesine olanak tanımaktır.
Karl Marx ise; boş vakti insan gelişiminin alanı olarak görür. Ona göre, “boş zamanı olmayan, tüm yaşamı uyku, yemek ve benzeri şeylerin getirdiği fiziksel kesintiler dışında kapitalist için çalışmakla geçen kişi, yük hayvanından bile aşağıdır. Kendi dışına yönelik zenginlik üreten bir makinedir yalnızca…”
Günümüzde başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, boş zaman bilincinin geliştiği veya gelişmekte olduğu görülmektedir. Yaşanan toplumsal baskı, önce pazar günlerinin, sonra cumartesilerin serbest bırakılması, boş zamana yönelik kısıtlamaların kaldırılması ve ekonomik-sosyal refahın artışı ile birlikte boş zaman hakkının yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir.
Özellikle çalışan kesim daha fazla boş zamana sahip olmak istemektedir. Bu yönde ilk hukuki çalışmalar, çalışanlara ücretli tatil hakkının verilmesi yönünde olmuştur. Konuyla ilgili ilk uluslararası toplantı 1920’li yıllarda gerçekleştirilmiş, 1930’lu yıllarda ise Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün gündemine alınmıştır. 1936 yılıdna ise birçok Avrupa ülkesi ücretli izin hakkındaki hukuki düzenlemelerini gerçekleştirmiştir.
Bazı Hukuki Düzenlemeler:
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 24. maddesinde boş zamanla ilgili olarak ”Herkesin dinlenmeye, boş zamana, özellikle iş saatlerinin makul ölçüde sınıflandırılmasına ve belli dönemlerde ücretli tatillere hakkı vardır” ibaresi bulnumaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (1982) 17. maddesi; ”Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”, 50. maddesi; ”Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” ibarelerine yer vererek insanların boş zaman haklarını yasal garanti altına almıştır.
Hükümetler boş zaman konusuna programlarında ve kalkınma planlarında da yer vermiştir. Örneğin altıncı beş yıllık kalkınma planında (1990-1994) boş zaman ile şu cümlelere yer verilmiştir: ”Bireyin iş saatleri dışında istekli olarak katıldıkları ve fiziki, sosyal, psikolojik ve zihni gelişime katkıda bulunan faaliyetlerin tamamını kapsayan boş zamanların değerlendirilmesi konusunda eğitici programlar düzenlenecek, TV, radyo, tanıtıcı broşür ve benzeri araçlar ile bilinçlendirme faaliyetinde bulunulacaktır.”
TC İş Kanunu’nun 46. ve 47. maddeleri; hafta tatili ve genel tatil hakkında düzenlemelere yer vermektedir. İlgili maddeler uyarınca işçilerin 7 günlük zaman içerisinde kesintisiz 24 saat hafta tatili yapmaları ve çalışmış gibi ücret almaları, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretleri tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti almaları yasal güvence altına alınmıştır.
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 47. maddesi de üniversite öğrencilerinin boş zaman hakkı ve boş zaman faaliyetleri hakkındaki düzenlemeleri içermektedir.
Konu ile alakalı birçok yasal düzenleme yapılmış olmasına rağmen, pratikte uygulamaların yetersiz kaldığını görüyoruz.
Bununla birlikte eğitim, teknoloj, sanayi vb. alanlarda gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerin boş zaman hakkına yaklaşımları ve uygulamaları elbette aynı olmayacaktır. Zira söz konusu alanlardaki gelişime paralel olarak boş zaman bilinci oluşmakta ve boş zamana talep artmaktadır.
İlk yorum yapan olun