Geçmişte insanların temel amaçları yaşamsal faaliyetlerini yerine getirerek, ömürlerini idame ettirebilmekti. Bu dönemlerde boş zaman kavramı insanlar için çok önemli değildi. Ancak tarihsel süreç içerisinde boş zaman kavramına yüklenen anlam değişiklikler göstermiştir.
İlgili Gönderi: Boş Zaman Nedir?
Özetle boş zamanın tarihsel gelişimi:
Boş zaman kavramının ilk ortaya çıkışı ile ilgili tarihsel süreç incelendiğinde Antik Yunan toplumu karşımıza çıkar. Antik Yunanda demokrasiye olan bağlılık ve o döneme göre ilerlemiş teknoloji toplumun yaşam tarzını da önemli ölçüde etkilemiştir. Bu kapsamda insanlar işgücü faaliyetlerinin dışında boş zaman etkinliklerine de katılıyorlardı. Antik Yunanlılara göre akıllı bir birey olabilmek için insanların tamamen özgür olduğu boş zamanlara sahip olması gerekiyordu. Zira bir Yunanlı ancak bu şekilde kendini geliştirebilir ve bir şeyler icat edebilirdi.
Romalılar ise boş zamanı bir lüks olarak görmüşlerdir. Onlara göre boş zaman hak edilmeliydi. Yani zor kazanılmış bir başarı sonrası ya da güçlükle yapılmış bir organizasyon sonrasında eğlence ve kutlama merasimleri yapılabilirdi.
Orta çağ toplumlarında boş zamanın yalnızca soylular için var olduğu, halkın ise böyle bir hakka sahip olmadığı düşüncesi hakimdi.
Avrupa’da Endüstri devrimi ile beraber işgücüne olan talep artmış ve devrimin ilk dönemlerinde çalışma saatleri had safhalara ulaşmıştır. Günlük 16-17 saatlere kadar çıkan çalışma saatleri, geriye sadece zorunlu ihtiyaçları gidermek ve dinlenmek için zaman bırakıyordu. Dolayısıyla bu dönemde boş zaman faaliyetlerinden söz etmek güçtür.
20. yüzyılın başlarında ibre tersine dönmüş; makineleşmenin artması ve bunu izleyen toplumsal baskı, çalışma saatlerinde azalmaları tetiklemiştir. Ekonomik refahın ve bilinç düzeyinin artmasıyla beraber, insanlar rekreasyonel etkinliklere ilgi duymaya başlamıştır. Özellikle son dönemlerde kitle iletişim araçlarındaki büyük gelişme, insanların tek tık ile birçok konuda bilgi sahibi olmasını sağlamış ve daha farklı şeylere ilgi duymasını sağlamıştır.
Uzun çalışma sürelerinin iş verimini düşürdüğü ve yaratıcılığı önlediği görüşü, gelişmiş ülkelerde tartışılmakta; azar azar da olsa çalışma sürelerinde düşüşler devam etmektedir.
Çalışanlara ücretli izin hakkının verilmesi, boş zaman hakkını yasal çerçevede desteklemiştir. Bu konudaki ilk uluslararası toplantı 1920’li yıllarda gerçekleştirilmiştir. 1930’lu yıllarda ise Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün gündemine alınmıştır. Akabinde 1936’da birçok Avrupa ülkesinde ücretli izin hakkını düzenleyen yasalar çıkartılmıştır. İlk zamanlar 6 günle başlayan ücretli izin hakkı, giderek artmış ve günümüzde de boş zamanın öneminin giderek anlaşılmasıyla artmaya devam etmektedir.
İlk yorum yapan olun